Yurtta Sulh Konseyi Tartışması: Mahkeme Kararı Ne Anlama Geliyor? FETÖ Davaları İçin Bir Dönüm Noktası mı?

Yurtta Sulh Konseyi yoksa bildiriyi kim hazırladı, kim okuttu?

Yurtta Sulh Konseyi Tartışması: Mahkeme Kararı Ne Anlama Geliyor? FETÖ Davaları İçin Bir Dönüm Noktası mı?


"Yurtta Sulh Konseyi" Tartışması: Mahkeme Kararı Ne Anlama Geliyor? FETÖ Davaları İçin Bir Dönüm Noktası mı?

YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna dair bir belgeye rastlanılmadığı” yönündeki kararı, Türkiye’nin FETÖ darbe davalarına dair kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Yazar Abdurrahman Dilipak'ın sosyal medya paylaşımıyla bu karara dikkat çekmesi, mahkemenin söz konusu ifadesini darbe girişimine dair bilgi kirliliğiyle birleştiren birçok spekülasyona da zemin hazırladı. Peki bu karar, FETÖ darbe davalarında bir dönüm noktası mı, yoksa bağlamından koparılarak farklı bir anlam mı yüklendi?

Mahkemenin Kararının Gerçek Anlamı

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararında yer alan “Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna dair bir belgeye rastlanılmadığı” ifadesi, bazı çevrelerde “Yurtta Sulh Konseyi yokmuş” şeklinde yorumlandı. Ancak, bu yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için kararın tamamına bakmak gerekiyor. Mahkeme, FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz darbe girişimini Yurtta Sulh Konseyi adı altında gerçekleştirdiğini açıkça belirtmiş ve darbecilerin bu isimle hareket ettiklerine dair herhangi bir ihtilaf olmadığını vurgulamıştır. Yani, mahkeme kararı aslında “Yurtta Sulh Konseyi’nin olmadığı” anlamını taşımıyor; yalnızca konseyin üyelerinin kim olduğuna dair somut, yazılı bir belge bulunmadığını ifade ediyor.

Abdurrahman Dilipak’ın Sorusu: “Bildiriyi Kim Yazdı, Kim Okuttu?”

Abdurrahman Dilipak, sosyal medya paylaşımında “Yurtta Sulh Konseyi yoksa bildiriyi kim hazırladı, kim okuttu?” sorusunu gündeme getirdi. Bu soru, darbe girişiminin organizasyon yapısına dair kamuoyunda bazı kafa karışıklıklarına yol açtı. Ancak burada hukuki açıdan anlaşılması gereken nokta, darbe girişiminde “Yurtta Sulh Konseyi” adının kullanıldığının ve darbecilerin bu isimle hareket ettiğinin mahkeme tarafından zaten kabul edildiğidir. Yani, bildiri ve bildiriyi okutanlar arasındaki ilişki hukuken kurulmuş durumda. Mahkeme, “Yurtta Sulh Konseyi’nin olmadığı” şeklinde değil, bu konseyin yazılı üye listesinin olmadığına vurgu yapıyor.

FETÖ Davaları İçin Dönüm Noktası mı?

Bu karar, FETÖ darbe davaları için bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir mi? Hukuken değerlendirildiğinde, kararın esasen darbenin FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirildiği konusundaki hükme dair yeni bir bilgi içermediği görülüyor. Mahkeme, 15 Temmuz’un FETÖ ile bağlantılı olduğunu teyit ederken, konseyin yazılı bir üye listesine ulaşamadığını belirtiyor. Bu, konseyin varlığını reddetmek değil; darbenin organizasyon yapısının yazılı bir belge ile somutlaştırılamadığına dair bir ifade. Bu nedenle, kararın FETÖ davalarındaki delil standartlarını doğrudan etkilemesi beklenmiyor.

AK Parti ve Olası FETÖ Operasyonları: Kararın Siyasal Boyutu

Bazı kesimler, mahkemenin bu kararının, ileride AK Parti'ye yönelik yapılabilecek FETÖ operasyonlarının önünü kesmek amacı taşıdığı yönünde spekülasyonlarda bulundular. Ancak, kararın AK Parti'ye veya herhangi bir siyasi yapıya yönelik özel bir sonuç yaratma amacı taşıdığını söylemek zorlama bir yorum olur. Mahkeme kararı, FETÖ’nün darbe girişimindeki rolünü reddetmek yerine, 15 Temmuz’da darbecilerin hareket ettiği “Yurtta Sulh Konseyi” adı altında bir yazılı belgenin eksikliğini ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu kararın ileride siyasi partilere yönelik operasyonları engelleyecek bir hukuki temel sağladığını ileri sürmek hukuki temelden yoksun bir yorum olacaktır.

Bilgi Kirliliği ve Toplumsal Algı

Bu kararla birlikte kamuoyunda bilgi kirliliği ve algı yönetimi sorunları yeniden su yüzüne çıktı. Özellikle FETÖ’ye yakın sosyal medya hesapları, mahkeme kararının içinden cımbızla çekilmiş ifadeleri kullanarak konuyu manipüle etmeye çalışıyorlar. Bilgiye doğrulama yapmadan inanma eğiliminde olan toplum kesimlerinde bu tür yanlış anlamalar kolayca yayılıyor. Hukuki metinlerin bağlamından koparılarak yorumlanması, toplumun adalet sistemine olan güvenini zedelerken, konunun özünü anlamayı zorlaştırıyor.

Hukuki Açıdan Analiz: Kararın Gerçek Etkisi

Mahkemenin “Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna dair bir belgeye rastlanılmadığı” ifadesi, konseyin varlığını reddetmek yerine, konsey üyelerinin belirlenmesinde somut yazılı bir kanıt eksikliğini ifade ediyor. Bu karar, darbe davalarında FETÖ’nün rolüne dair açık bir itiraz ya da yeni bir değerlendirme içermiyor. Darbe girişiminin organizatörlerinin kimliklerinin belgelendirilememesi, darbenin varlığını ya da gerçekleştirenlerin amacını ortadan kaldırmıyor. Hukuki açıdan bu karar, FETÖ davaları ve darbe sürecine dair yeni bir perspektif değil, yalnızca somut belge eksikliğine dikkat çekiyor.

Sonuç: Darbeye Dair Toplumsal Hafıza ve Hukuki İhtiyat

Elif Çakır’ın yazısına da konu olan mahkeme kararının, toplumda tartışmalara yol açmasının temel nedeni bilgi kirliliği ve bu bilgilerin bağlamından koparılarak yorumlanması. Bu karar, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki rolüne dair herhangi bir gerileme değil, yalnızca konseyin üyelerine dair somut bir belge bulunamamasının hukuki tespitidir. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, toplumsal hafızanın korunması ve bu tür hassas konularda hukuki ifadelerin bağlamından koparılmaması, adaletin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

www.yerelgundem.com