Z kuşağı bizi kurtarmayacak
Z-KUŞAĞI EFSANESİ VE GERÇEKLER
Çocuklar kendilerini iyi hissetmiyorlar ve artık bıktılar. Trump'ın Tulsa mitingini 'trolleyen' Z kuşağı söylendiği gibi bizi kurtarabilecek mi?
Charlie Warzel
ABD Başkanı Trump’ın Oklahoma Tulsa’daki 2020 (seçim kampanyası/ç.n.) başlangıç mitinginde beklenen seyirci kitlesinin çok altında kalacağı kesinleşince, Amerika’daki gençler ve K-pop hayranları zafer turları attı. Times muhabirleri, TikTok kullanıcıları ve Kore pop müzik (K-pop) gruplarının hayranlarının mitingi sabote etmek için bir haftalık yaygın bir kampanya yürüttüğüne işaret ettiler. Çevrim içi topluluklar, Trump’ın kampanyasını sahte verilerle doldurmak ve etkinlik katılımcılarının sayısına ilişkin beklentileri şişirmek amacıyla yüz binlerce bilet başvurusu yapıldığını öne sürdüler. Bir parça şaka, bir parça protesto…
Z-KUŞAĞI EFSANESİ VE GERÇEKLER
Trump’ın kampanya turunun manipüle edilmesi, bir takım sanal ortam liberalleri arasında bir anlatıyı sağlamlaştırmaya yardımcı oldu. Tıpkı anlamsız biçimde, milenyumda doğanların avokadolu tost seven, endüstriyi yok edecek bir nesil olduğunun gevelenip durması gibi, Z kuşağıyla ilgili klişeler de eşit derecede indirgeyici bir portre sunuyor: Alaycı ve nihilist olan, ayrıca iklim değişikliğinin üstesinden gelecek olan bu grup, haklı biçimde sosyal adalet için ‘trollüyor’ (ve bu süreçte milenyum doğumlularla alay ediliyor). Teoriler ‘Z-kuşağı hepimizi kurtarabilir’ -ya da en azından önümüzdeki dört yıl daha Donald Trump’la yaşamaktan kurtarabilir- diye uzayıp gidiyor.
Bu, böylesi tekinsiz zamanlarda iç rahatlatıcı bir düşünce. Buna karşın, gerçeklik çok daha karmaşık. Çocuklar (çoğu öyle olsa da) kendilerini iyi hissetmiyorlar. Artık bıktılar. Daha öznel biçimde, Z kuşağı, ahlaki eğilimi yolsuzluk ve durgunluğa doğru yöneliyor gibi görünen bir ülke ve ülkenin pek çok kurumu tarafından hayal kırıklığına uğratılıyor. Aynı zamanda, herhangi bir nesil gibi, onlar da yekpare değiller. Ve bu haklı hayal kırıklığının politik, kültürel ve sosyal bağlamlarda akacağı mecra belirsiz.
Massachusetts’te bir K-12 müfredatı* uzmanı olan Michelle Ciccone, “Korkarım bu neslin her eylemine olduğundan fazla önem atfediyoruz” diyor. Bayan Ciccone’nin kendi derin, ayrıntılı ve farklı dijital kültürlerini geliştiren bir nesil için dijital öğretim materyalleri tasarlamayı içeren işi, bu kuşağın üzerinin büyük bir fırçayla boyanmasını engelliyor.
Trump mitinginin biletleriyle ilgili protestosu konusunda ‘kesin’ gerekçeler ileri sürenlere karşı da ihtiyatlı yaklaşıyor. “Yalnızca bu işe karışanların motivasyonlarından nasıl bu kadar emin olabilirsiniz, bilmiyorum” diyor. “İnsanların bunu yapmak için pek çok farklı nedeni var. Can sıkıntısı, sadece basit kaos bile bir motivasyondur.”
YABANCILAŞMA VE KARMAŞANIN ÇOCUKLARI
Nitekim, Z kuşağı aktivizmi şu ana kadar hem idealist hem de distopik** açılara eğilimli. Bu idealizm ve distopyacılık arasındaki ortak noktalardan biri, büyük olasılıkla, Joe Bernstein’ın geçen yıl BuzzFeed’de 2010’lu yıllar boyunca teknolojinin kesin etkilerinden biri olduğunu öne sürdüğü yabancılaşmaya dair derin duygudur: “Güçsüzlük, yabancılaşma, yalnızlık ve öfke oluşturan ya da bilgi çağı tarafından körüklenen duygular o kadar genel ki, kolaylıkla onların doğal bir durum olduğunu düşünebilirsiniz; tıpkı orada olduğunu unutuncaya kadar devam eden bir ağrı gibi.”
Bernstein, Harris Poll şirketinin uzun süredir devam eden yabancılaşma endeksine işaret ediyor ve katılımcılardan şu beş duygusuzca ifadeyi kabul etmelerini ya da reddetmelerini istiyor:
“Düşündüğün şey artık pek önemli değil.
Zengin daha zenginleşirken, fakirler daha da fakirleşir.
Güç sahibi çoğu insan senin gibi insanlardan faydalanmaya çalışır.
Ülkeyi yöneten insanlar, sana ne olacağını gerçekten de umursamazlar.
Etrafında olup biten şeylerin dışında bırakıldın.”
Kimi soyut turnusol testlerinden ziyade, bu ifadeler Z kuşağının doğduğundan beridir süren Amerikan yaşamına dair uygun tanımlardır. Bu kuşak, hayalleri ve maddi kazancı geciktiren ya da yok eden ama bu hasarlara neden olan kişilere çok az zarar veren bir finansal krize tanıklık etti; Obama ve Trump başkanlıklarının yaşattığı kırbaç etkisi; siyasi tıkanıklık; bilgiyi demokratikleştirirken, gerçekliğin bulanıklaştırılarak bir silah haline getirebilmesine olanak sağlayan viral reklam platformları üzerine inşa edilmiş bir bilgi ekosistemi; sonsuz gibi görünen ve dijital olarak belgelenen polis şiddeti; ve sonu gelmeyen savaşlara şahit oldular. Onlar, çalkantılı, eşitsizliklerin gittikçe büyüdüğü, seçmenlere uygulanan baskının dile getirildiği ama bunun için nadiren bir şeyler yapıldığı bir dönemde doğdular.
Yabancılaşma, Z kuşağı deneyiminin bir özelliği değildir; bu kapsayıcı bir bağlamdır. Ve bu durumun, onların politik görüşleri ve hepimizin hayatları üzerinde derin etkileri olması mümkündür. Belki de bu kuşağın biçimlendiği yıllarında yaşanan en büyük çatlak -korona virüsü salgını- henüz gelişim aşamasındadır. Örneğin, bir salgın nedeniyle sosyal mesafeyle kaybedilen bir ya da iki yılın, genç yetişkinler açısından sonuçları neler olacak? Ya da ekonomik durgunluk döneminde mezun olan bir kuşak, potansiyel bir ekonomik çöküşle mi karşılaşacak?
İSTİKRARSIZ DÖNEMİN KUŞAĞI
Bu belirsizliği anlıyoruz ve risklerin yüksek olduğunun farkındayız. Bu da, büyük ihtimalle benim gibi akademisyenlerin ve gazetecilerin sosyal medya platformlarını ve ‘algoritmik radikalleşme’ kavramını yakından incelemelerinin bir nedenidir. İnsanların beyninin kolayca yıkandığını düşündüğümüzden değil yani. Milenyum kuşağı gibi, Z kuşağı da, kamplaşmış haber dağıtım sistemlerinin hakim olduğu istikrarsızlaştırılmış bir döneme saplanıp kalmış durumda. Ve bu sistemler, fırsatçılar tarafından kolayca ele geçirilerek bozguncu fikirleri benimsetmek için kusursuz koşullar yaratıyor.
Ancak, pek çok çevrim içi toplulukta görüldüğü üzere, büyük bir mitleştirme ve düzleştirme söz konusu. MIT Technology Review dergisinden Abby Ohlheiser, belki de geçen hafta sonunun en iyi Twitter paylaşımını yaptı “…liberallerin eski kuşakları bugünlerde gençler ve K-pop hayranları hakkında, Trump destekçilerinin 4chan hakkında konuştuğu gibi konuşuyor: Bu kabadayılar onları seviyorlar ama anlamıyorlar.”
Gerçeklik bundan daha karmaşıktır. Ohlheiser, yakın tarihli bir makalesinde, beyaz K-pop hayranlarının ırkçılık karşıtı aktivizmi nedeniyle basında büyük oranda alkış topladığını ve bu durumun siyah K-pop hayranların katkılarını ve deneyimlerini kararttığını ifade eden bir kültür yazarı olan Keidra Chaney’den alıntı yaptı. Chaney, Ohlheiser’a ‘bunun kendisine büyük bir darbe almış gibi hissettirdiğini; kendilerinin sosyal alanda ilgi görmek için kullanılıp sonra bir kenara atıldıklarını’ söylemişti.
Ve Z kuşağının etrafında toplandığı nedenşer, Trump mitingi bileti protestosuyla ilgili son heyecan dalgasından daha geniş bir çeşitlilik barındırıyor. Evet, önümüzde, gençlik tarafından yürütülen iklim grevi hareketi ve Parkland çocukları*** var. Son haftalarda, genç Amerikalılar, siyah Amerikalıları hedef alan ırk kökenli adaletsizliği ve polis şiddetini protesto etmek amacıyla sokaklara döküldü; Kaiser Family Foundation’ın yaptığı bir ankete göre, protesto eden tüm yetişkinlerin yüzde 52’si 18 ve 29 yaşları arasındaydı. Aynı kuşak, Instagram, Snapchat, Twitter ve Tiktok’ta protestocular için bağış ve kaynak topluyor ve ırkçı davranışları nedeniyle akranlarından hesap soruyor.
AŞIRI UÇLARA MEYİLLİLER
Bununla birlikte, aynı kuşağın üyeleri büyük ihtimalle politik doğruculuğa karşı hissettikleri küçümseme nedeniyle, aşırı sağcı mesaj panosu trollerini, nihilist ‘kıyamet’ gruplarını ve aşırılık yanlısı çevrim içi toplulukları körüklüyorlar. Tiktok gibi tercih ettikleri platformlar, hal kontrol-dışı olan aşırılık yanlısı içerik ve aşırı sağ komplo teorileriyle dolu. Bu politik görüşler eşit biçimde dağılmıyor olabilir ama Pew Araştırma Merkezi’nce yapılan yeni bir anketin gösterdiği üzere, ‘Z kuşağı mensupları, siyasi tercihlerinde milenyum doğumlulara benziyorlar’ ve bu durum da milenyum doğumlularla bağlantılı sanal ortam aşırılıkçılığının bu ardıl nesilde yayılarak gelişme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.
Ve ayrıca bilinmeyen şeyler var: 2019 tarihli Business Insider dergisi araştırması, kararsızlık ya da hayal kırıklığı ya da her ikisinin bir neticesi olarak, (ankete katılan/ç.n.) 1.800’den fazla Z kuşağı mensubunun büyük kısmının kendisini muhafazakar veya liberal olarak tanımlamadığını ortaya koydu. Ve evet, hangi doğrultuda ve hangi oranlarda oy kullanacakları konusunda da spekülasyonlar mevcut. Bununla birlikte, oy sandığıyla olan ilişkileri nasıl olursa olsun, politik görüşleri ve mesaj verme yetenekleri kültür üzerinde büyük bir etki yaratacak.
Politik görüşleri ne olursa olsun, bilgi ekosistemimizin dinamiklerini doğuştan anlıyorlar ve hem bir araç hem de bir silah olarak dikkat çekmeyi nasıl kullanacaklarını iyi biliyorlar. Tıpkı geri kalanımızda olduğu gibi, onların en önemli sosyal etkileşimlerinin büyük kısmı da algoritmalar tarafından yönlendiriliyor; ve geri kalanların aksine, benzersiz bir şekilde, tersine mühendislik yöntemleri ve girdileri hususunda sezgisel biçimde ustalar ve bu durum algoritmaları manipüle etmelerini kolaylaştırıyor. Bu beceriler Trump kampanyasına, iklim krizi inkarcılarına, silah lobisine ve ırkçılara karşı kullanılmaya başlandığında, sonuçta, aşırı sağ dışındaki herkese neşe saçıyor.
Yine de bu tür taktiklerin yalnızca tek bir ideolojiye ya da ulusa ait olduğuna inanmak için ortada bir neden bulunmuyor. Özellikle de 2020 seçimlerine baktığımızda, karmaşık anlatıları aşırı basitleştirmemek ya da bir bilgi savaşında taktiksel bir avantaj elde etmek çok önemli. Yoksa son başkanlık döneminin verdiği derslerden birini unutmuş oluruz: Bir grubun çevrim içi aktivizmi, bir diğer grup için ‘koordine edilmiş gerçek dışı davranıştır’.
*K–12 terimi, 12 yıllık okul öncesinde, ilk ve orta öğretim yerine Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Güney Kore, Filipinler, Mısır, Avustralya, Hindistan ve İran gibi ülkelerde kullanılan bir terimdir. Avustralya P-12 terimini kullanır.
**Distopya, çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının karşıtını tanımlamak için kullanılır
***ABD’de çocuklar tarafından yürütülen silahlanma karşıtı bir hareket.
Yazının aslı NY Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)
DUVAR